LOJMAN TAHLİYE DAVALARI
Lojman tahliye davaları, genellikle kamu kurumları veya özel sektör şirketleri tarafından çalışanlarına sağlanan lojmanların boşaltılması için açılan hukuki süreçlerdir. Bu davalar, çalışanların işten ayrılması veya emekli olması durumunda ortaya çıkar.
Kamu kurumları veya özel şirketler, personeline işleri gereği lojmanlar sağlama yetkisine sahiptir. Ancak, çalışanlar işten ayrıldıklarında veya emekli olduklarında, lojmanlardan ayrılmak zorundadırlar. Çalışanlar, bu ayrılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, lojmanın sahibi olan kamu kurumu veya özel şirket, lojman tahliye davası açabilir.
Lojman tahliye davalarının temelini, 1984 yılında yürürlüğe giren Kamu Konutları Yasası oluşturur. Bu yasa, kamu konutlarından yararlanma şartlarını ve lojmanlardan tahliye süreçlerini düzenler. Yasaya dayalı olarak çıkarılan yönetmelikler ise farklı kamu kuruluşlarına ait lojmanlar için spesifik düzenlemeler içerir.
Hukuki süreç genellikle şu şekilde işler: Bir çalışan işten ayrıldığında veya emekli olduğunda, lojmanı boşaltması beklenir. Ancak çalışan bu yükümlülüğü yerine getirmezse, lojman sahibi olan kurum, mahkemeye başvurarak lojman tahliye davası açabilir. Mahkeme sürecinde, tarafların hakları, yükümlülükleri ve delilleri değerlendirilir.
1984 yılından bu yana yürürlükte olan Kamu Konutları Yasası, lojman tahliye davalarında uygulanan temel hukuki çerçeve olmuştur. Ancak, bu davaların detayları, yönetmelikler aracılığıyla belirlenir ve farklı kamu kuruluşlarına göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, lojman tahliye davalarında tarafların haklarını ve yükümlülüklerini anlamak için ilgili yönetmeliklere de başvurmak önemlidir.
Çalıştığı kurumda görevi sonlanan kişilerin o tarihten itibaren 2 ay içerisinde konutu boşaltmış olması gerekir. Konutu boşaltan kişiler konutun anahtarını “kamu konutları geri alma tutanağı” ile beraber ayrıldıkları kurumun ilgili birimlerine teslim etmelidir.
Kamu personelinin lojmanlardan yararlanma şartları ve tahliyeye dair kuralları düzenleyen Kamu Konutları Yasası, uzun bir geçmişe sahip olsa da, 2019’da yapılan bir değişiklikle önemli hukuki sorunları beraberinde getirmiştir..
Tahliye işlemlerini düzenleyen TSK Konut Yönergesi, 17 Mayıs 2019 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan değişiklikle güncellenmiştir. Ancak, bu değişiklik, hukuki açıdan çeşitli sorunları beraberinde getirmiştir. Lojman tahliye davaları, genellikle idare mahkemelerinde görülmektedir.
Yönergeye göre, hizmet tahsisli konutlardan, örneğin Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk Silahlı Kuvvetleri, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi kurumların personeli, görevlerinin sona ermesi durumunda belirli bir süre içinde lojmanları boşaltmak zorundadır. Ancak, bu değişiklikle, Anayasal düzene karşı suçlar veya terör örgütü üyeliği suçlarından dolayı iddianamesi kabul edilen kişilere, tebligat tarihinden itibaren 15 gün içinde konutlarını tahliye etme zorunluluğu getirilmiştir.
Bu düzenleme, hukuki açıdan birçok sorunu beraberinde getirmektedir. İlk olarak, Anayasa’nın 38. maddesinde belirtilen masumiyet karinesine aykırıdır. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz ilkesine rağmen, iddianamesi kabul edilen kişilere yönelik lojman tahliye zorunluluğu, masumiyet karinesine açık bir ihlal teşkil etmektedir.
Lojman tahliye davaları ile en güncel İdare Mahkemesi’nin gerekçeli kararı ise şu şekildedir:
“İdare hukuku ilkeleri uyarınca, Yasa Koyucu’nun; genel prensipleri belirlemesi koşuluyla düzenlenecek konunun uygulanmasını ve uygulamaya ilişkin ayrıntıların belirlenmesini yürütmeye, bir başka ifadeyle idarelere bırakması mümkündür. Ancak, idarelerin düzenleme yapma yetkisi, yasama organının çizdiği sınırlar içinde olmalıdır. Başta Anayasa olmak üzere, kanun, tüzük, yönetmelik gibi üst hukuk normlarına aykırı olmamak kayıt ve şartına bağlı olarak kullanılabilir. Ayrıca idareler, görev alanlarına ilişkin olarak tüzük ve yönetmelik dışında, yönerge, tebliğ, genelge gibi çeşitli adlar altında da düzenleme yapabilmektedirler. Ancak bu düzenlemeler arasında ‘Normlar hiyerarşisi’ olarak adlandırılan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikleri gereği, dayandıkları üst hukuk normlarına aykırı hüküm ihtiva etmeleri mümkün değildir.
Bu kuramın en belirgin özelliklerinden biri de bir düzenlemenin hiyerarşik sıralamada daha altta bulunan bir düzenleme ile değiştirilememesi ve kaldırılamamasıdır. Dolayısıyla normlar hiyerarşisinde Kanunlardan alt sırada gelen Yönetmelik, Yönerge gibi düzenleyici işlemlerin de üst hukuk normu olan Kanunlara aykırı olamayacağı açıktır… Buna karşın 17 Mayıs 2019 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri Konut Yönergesi’nde yapılan düzenlemenin, dayanağı olan Kanunu aşar tarzda düzenleme getirdiği görülmektedir. Dayanağı Kanunu aşar tarzdaki düzenlemenin yürürlükte olması, bu düzenlemeye dayalı olarak tesis olunan işlemin iptaline engel teşkil etmeyecektir. Bu durumda dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Eskişehir’de faaliyet gösteren Avukat Hilal Türkoğlu Hukuk Büromuz, idare hukuku alanında Eskişehir idare hukuku avukatı, Eskişehir memur davaları avukatı hizmeti vermektedir.
Ayrıca TIBBİ MALPRAKTİS (DOKTOR HATASI) VE TAZMİNAT DAVALARI konulu makalemizi de okuyabilirsiniz.